Hattuşa

Uyarı 1: Hattuşa’yı anlayamayarak büyümüş bir nesil olduğumuzu bana fark ettiren ve bu seyahati organize etmeme sebep olan bir belgesel bulunuyor. Bu belgeseli, herkese öneriyorum.

Bu belgesele ulaşmak için burayı tıklayabilirsiniz.

Uyarı 2: Haritada, Hattuşa veya Boğazköy diye aradığınızda karşınıza başka yerler çıkabilir. Bu yüzden Boğazkale diye aratırsanız doğru adrese ulaşırsınız.

Uyarı 3: Hattuşa’nın tam girişinde hediyelik eşya satmaya çalışan bir iki tezgah gördükten sonra araba gişesi gibi bir yer göreceksiniz. Burası sit alanının girişidir. Girişte bilet alınan yerde park edeceğimizi düşündüm meğerse Sit alanı inanılmaz büyük olduğundan ve dağlık bir alan üzerine kurulduğundan yürüyerek dolaşmanız çok vakit alır. Bu yüzden sit alanı arabayla geziliyor.

Uyarı 4: Girişte müze kart geçiyor.

Uyarı 5: Buraya havayoluyla gelmek isteyip ardından arabayla devam etmek isteyenler için mesafeler:

Amasya-Merzifon Havalimanı (1 saat 51 dakika) ,

Ankara Havalimanı (2 saat 22 dakika)

Samsun Havalimanı (2 saat 43 dakika)

Uyarı 6: Hattuşa’ya çok yakın bulunan Yazılıkaya hakkındaki yazıma ulaşmak için burayı tıklayabilirsiniz.

Hattuşa Ören Yeri Hakkında Bilgiler

Girişte solda eski bir yamaç evi sağda ise çok büyük bir tapınak  ve aşağı şehrin kalıntıları bulunuyor. Aşağı şehrin bulunduğu ve rekonstrüksiyon yapılmış bu surların uzunluğu (6,5 km yani toplam surların sadece %1’ini oluşturmaktadır.) ve Hitit döneminde 1000 kişi 1 yılda sadece 1 kilometresini üretebiliyormuş).Burada M.Ö. 3000’de yerli halk M.Ö. 2000’de ise Asur Ticaret kolonisi yaşamıştır. Hitit dönemine ait olan konutlar tapınak tarafından çevrelenmişler. Esas tapınak ise merkezde kalarak dışarıya tamamen kapalı olarak inşa edilmiş.Sağda bulunan bu alandaki bu Tapınak Hititlilerin en büyük tapınağıymış: En önemli tanrıları olan Fırtına Tanrısı ve Güneş Tanrıçası’na adanmış. Maalesef üst kısmı çökmüş.

En ortasında ise daha önce hiç görmediğim yeşil ve yumuşacık bir taş blok var. Taşın adı Gabro’ymuş; dikkatinizden kaçmayacaktır .

Tapınağın etrafında törenlerde (Kurban törenleri dahil) kullanılmak üzere çeşitli erzaklar, adak eşyaları ve araç gereçler bulunuyormuş.

Bu alandan ayrılıp tek yön yolu takip ederek ilerleyince Aslanlı Kapı’nın önüne varıyorsunuz. Buradaki Aslanlardan biri orijinaline uygun bir şekilde yapılmış. Diğer ise sağlam kalabilmiştir. Buradan ilerleyince Yerkapı’ya varıyorsunuz.

Yerkapı: Şehrin simgesel tacı olarak güney sınırındadır. burası taşların yığılmasıyla oluşmuş bir settir ve setin altında tam olarak ne için yapıldığı belirlenememiş 70 metrelik bir tünel bulunuyor. Düşmana gösteriş ya da törenler için yapıldığı düşünülüyor.

Yerkapı’dan ilerleyince  surdaki küçük bir aralık haricinde yolda ilerledikten sonra, Kral Kapısına varıyorsunuz.

Kral Kapısı: Aslanlı Kapı’ya benzeyen ama Kralın kullandığı kapı üzerinde Bir tanrı kabartması var. Ne yazık ki orijinali Ankara Medeniyetler Müzesindeymiş.

Kral kapısından sonra sol tarafta bazı kalıntılar haricinde Büyükkale yani eski sarayın önüne varıyorsunuz. Saraydan kalan bir şey olmaması gerçekten çok acı… Bir tek merdivenleri görebiliyorsunuz ve merdivenlerin yukarısından sarayın bazı kalıntılarını gördüğünüz güzel bir manzara var.

Büyükkale bu Sarayın bulunduğu kayalıktır. Uyarı 1′de paylaştığım videoyu izleyebilirseniz orada denildiği gibi Büyükkale, şehrin en yüksek noktasında ve şehre hakim bir noktadadır.

Büyükkale son durağınız olacaktır.

İyi Seyahatler,