Paris Turu | Seyahat Programı Rehberiniz

Uyarı 1: Paris Turu yazısı, bir yıl boyunca bu şehirde yaşadığım ve Avrupa’nın en turistik şehri olmasından dolayı çok uzun olmuştur. 7-8 sayfa kadar olan yazım rahatlıkla 1 hafta Paris’te doyasıya gezmenize yetecek kadar bilgiyi barındırdığına inanıyorum. Aynı zamanda en azından, Versailles Sarayı ve Disneyland’ın görülmesine de inandığım için bu yazıları ve daha fazlasını ikinci bir yazıda devam ettim: Fontainebleau Şatosu, Chantilly Şatosu, Vincennes Şatosu. Vincennes şatosu hariç tüm gezi noktaları ayrı ayrı bir gün kadar vaktinizi alacaktır. Paris geziniz sırasında yukarıda bahsettiğim sırayla mekanları gezmenizi öneriyorum. Paris Turu hakkındaki detayları aşağıdaki yazımda bulabilirsiniz 🙂

Paris ve civarı hakkındaki yazıma ulaşmak için burayı tıklayabilirsiniz.

Uyarı 2: Fransa’da trenler ve müzeler gibi  kamu yerlerinde genelde 18-25 yaş arası gençlik indirimi uygulanıyor. Bazı yerlerde avrupa birliği vatandaşı olma şartı da aranmaktadır. Paris’te bulunduğum bir yıllık eğitimim boyunca genç ve öğrenci olmam sayesinde çoğu müzeye ücretsiz girebildim.

Uyarı 3: Paris, Avrupa’nın en dolu ve turistik şehridir. 1 hafta- 10 gün arasında konaklamanız da fayda var. Paris’te her müze, her sergi, her yemek pahalıdır.

Uyarı 4: Paris’teki en büyük ve ünlü müze Louvre olsa da benim favori müzelerim sırasıyla Orsay Müzesi ve Orangerie Müzeleridir. Louvre Müzesi ve Orsay Müzesi kesinlikle ayrı günlerde ziyaret edilmelidir. Fakat Orangerie Müzesl Louvre ya da Orsay ile aynı gün de ziyaret edilebilecek boyutlardadır.

Uyarı 5: Eiffel Kulesi’nden görülen manzara kadar bir başka güzel nokta daha bulunuyor: Montparnasse Kulesi. Hem sıra beklemeyeceksiniz hem de Eiffel’e göre daha ucuz. Montparnasse’dan manzaralar

 Ekstra bilgi: Haussmann bulvarı üzerinde bulunan La Fayette mağazasının en üst katında da Eiffel ve Montparnasse kadar olmasa da güzel bir manzara görebilirsiniz.

Uyarı 6: Metrolar bakımsız ve kötü kokarlar. Metronun kapıları elle açılan eski usuldür. Metronun girişinde bedava dağıtılan mini metro haritalarını kesinlikle alın. Paris’te metro bağlantılarıyla gidemeyeceğiniz bir sokak neredeyse bulunmuyor. Paris kadar gezilecek çok yeri olan bir şehir için metro hatları kurtarıcıdır. Kendinizi köstebek gibi hissedebilirsiniz. Rer hattı bağlantısında bir yerde kalıyorsanız farklı bir bilet türü almanız gerekecektir.

Uyarı 7: Orsay Müzesi için bilet alırken Orangerie ve Rodin müzeleri için de olan birleşik biletlerden alın. Daha ekonomik oluyor. Üç müze içinki giriş ücretlerini ve sürelerini öğrenmek için burayı tıklayınız.

Uyarı 8: Monmartre için geceleri tehlikeli olduğu söylenir. Eşyalarınıza daha fazla dikkat edin.

Uyarı 9: Bu uyarım biraz uzun ve yemekler üzerinedir.

 Yemek Üzerine Küçük Tavsiyeler:

 Ne Yiyin!!

Peynir yemeği  seviyorsanız; Saint Germain des pres’de peynirli fondü yiyin. Trocadéro,  soğan çorbası ile meşhurdur. Midye seviyorsanız kesinlikle Léon’da yemelisiniz. Léon da bir yemek zinciri ve uzmanlık alanı tencere midye (fransızcası moules) ve yanında patates kızartmasıdır. Benim favorim rokfor soslu midye idi.  Bir restoranda et yemek istiyorsanız ve daha önce ördek yemediyseniz canard aux conflit tercih edebilirsiniz. Aynı zamanda ördek, fiyat olarak menülerde en uygun seçeneklerden biridir. Elma ve tart seviyorsanız elmalı tart (tarte tatin) kesinlikle deneyin.

Ne Yemeyin!! 

Tartar yemenizi asla önermiyorum. Fransızlar tartar yemeğini çok seviyorlar. Tartar çiğ bonfile gibi çiğ etten yapılma bir yemek. Çiğ et yemenin yanında fransızlar tartarın sunumunu kanlı yapıyorlar. Dolayısıyla yenmeyecek kadar çiğ bir et ve bol kan görüyorsunuz. Yaşadığım süre boyunca marketten aldığım her türlü peynirini yesem de (Ayak kokanlar dahil); Beaufort peynirinin kokusu tüm mutfağa yayılacak kadar güçlüydü. Kokusundan yakınına yaklaşıp tadamadım bile.Sümüklü böcek yani escargots adından dolayı iğrenebilirsiniz yemeyin.

Nerede Yemeyin!!

Paris’in altı kanalizasyon zincirlerinden oluştuğu için Paris’te büyük bir fare sorunu yaşanmaktadır. Böylece halk,  fareleri hijyen sorunu olarak görmemeye başlamıştır. Paris’te Hippopadamus adlı bir restoran zincirini göreceksiniz. Bu restoranların bir kısmı Paris’in en pahalı sokakların da bile bulunmaktalar. Fakat bir gün bu restoranda yemek yerken ayağımın altından fare geçmesine rağmen garson ne yapabilirim onlardan çok var dedi. Böylece, bu restoran zincirinde yemek benim için bitmiştir.

Makaron, fransızların yabancılar için ürettiği bir tatlı. Halk, günlük hayatta makaron tercih etmiyor. Makaron ve Fransa ile ilgili olan hemen herkesin çok iyi bildiği La Durée ise sadece bir kilişe. Fransızlar La Durée’nin varlığının farkında bile değillerdir ve makaron tercih edeceklerse bunun için başka küçük pastaneleri tercih ediyorlar. Dolayısıyla gözünüze güzel gelen bir pastaneden makaron yemeği tercih edebilirsiniz. La Durée önündeki sıralardan ve pahalılıktan dolayı ilk tercihiniz olmak zorunda değildir.

Paris Turu yapılırken Saint germain des pres’in en ünlü turistik kafesi Les Deux Magots (Çifte Kumru)’ya kesinlikle uğramanızı tavsiye ederim. Buraya Simone de Beauvoir ve Jean Paul Satre sıklıkla gelirlermiş. Bu güzel hikayenin haricinde içeride özel bir şey bulamıyorsunuz. Sadece güzel ve pahalı bir kafe olmaktan ileri gidemiyor. Karar sizin.

Birinci Gün

Paris, Seine nehri üzerinde bulunmaktadır.

Paris’te görülmesi gereken yerlerin en başında tabi ki Eiffel Kulesi geliyor. Ama vakitten kazanmak için öncelikle Louvre Müzesi’ni gezmenizi öneriyorum. Bu yüzden ilk ziyaret durağımız Louvre Müzesi oluyor.

Louvre Müzesi: Louvre, salı günleri kapalıdır. Sadece Fransa’ya ait yapıtlardan ziyade tüm Dünya’dan toplama eserlerin bölümlendirilerek sergilendiği dev bir müzedir. Günlerce gezseniz ancak biter. Fransa’nın en ünlü ve en büyük müzesi olması haricinde Fransa’da yaşayan bir tarih araştırmacısı değilseniz ilk ziyaret edilecek müze olmazdı. İçerisindeki en sansasyonel eser ise Mona Lisa tablosudur. Küçücük tablonun önünde o kadar çok insan var ki resme yaklaşıp görebilmeniz için neredeyse 1 saat beklemeniz gerekebilir o da birkaç saniye…

Paris turu boyunca, Louvre Müzesi’nden sonra kesinlikle ziyaret etmeniz gereken noktalar sırasıyla Lale bahçeleri (Jardin des tuileries) ardından Orangerie Müzesi ve Condorde Meydanı olabilir.

Lale bahçeleri’ni yürümek uzun zaman alsa da Paris turu için olmazsa olmazdır ve çok keyiflidir. Burada küçük bir piknik yapabilirsiniz. Lale bahçelerini geçtikten sonra dikilitaşı gördüğünüz anda yani Concorde Meydanı’nı hemen arkanızda Orangerie Müzesi bulunacaktır. Bu müze aslında birkaç salondan oluşmaktadır. Salonlarda ise “Monet’in Nilüferler Serisi” bulunuyor. Daire biçiminde olan salonkara girince resimler  etrafınızı tamamen sardığı için nilüferle dolu bir longoz’da olduğunuzu hissetmenize sebep olabiliyor.

Eiffel Kulesi: Eiffel Kulesi, Paris Turu için en önemli noktadır diyebiliriz.  Kule, akşam 23:00’a kadar açık. Tabi ki kuleden şehri görebilmek için hava kararmadan ziyaret etmek de fayda bulunuyor. Eiffel Kulesi’nin ziyareti için tüm gerekli bilgilerin bulunduğu siteye ulaşmak için burayı tıklayabilirsiniz. Eiffel’e Ulaşım: 3 metro durağından yürüyerek ulaşabilirsiniz:  6.hat Bir-Hakeim durağı , 8.hat école militaire durağı, 9. hat Trocadéro durağı. Eiffel ziyaret ücreti: Kulenin ziyaret ücreti, gençlere (18-24) yaş arası 14,5 euro; 25 yaş üstü için 17 eurodur.

Trocadéro:  Eiffel Kulesi’nin en güzel görüldüğü yer ise Trocadéro‘dur.  Trocadéro’dan çok  güzel Eiffel Kulesi resimleri çekebilir ve ardından etrafta beğendiğiniz bir restoranda soğan çorbası içebilirsiniz.

İkinci Gün

Paris Turu birinci günün programını çok yoğun olduğunun farkındayım. Bu yüzden birinci gün yetiştiremediğiniz yerleri gezmenizi ve sonra ikinci gün programından yararlanmanız da fayda var. İlk durağımız Orsay Müzesi.

Orsay Müzesi (Musée d’Orsay):  Genel olarak farklı fransız akımlarının  baş yapıtları bulunuyor. Louvre Müzesi’ne göre çok daha az giriş kuyruğuna, çok daha zengin koleksiyonlara ev sahipliği yapıyor. Rahatlıkla yarım gün harcayabileceğiniz bir müzedir. Müzenin en üst katında biraz pahalı ama atmosferi çok güzel olan bir kafe-restoran bulunuyor. Burada lezzetli bir eklerin yanında kahve içilebilir.

Paris’in ortasındaki  Fransa Adası denilen yeri (Ile de France) ziyaret etmek gerekiyor. Burası Paris’in ilk kurulduğu Seine nehri üzerindeki küçücük bir adadır. Notre Dame Katedrali burada bulunuyor.

Katedralin tam önünde yerde sıfır noktası bulunuyor. Burası Fransa’daki yolların kesiştiği 0 noktasıdır fransızcası ise Point Zéro des Routes de France. Bu noktanın üzerinde tek ayak durup dilek dileme gibi bir adet vardır.

Katedralin ziyaretinden sonra  Saint-Michel ve Saint-Germain-des-Prés bölgelerinde (arrondissements) yürüyebilir akşamleyin de Marais bölgesi yani devlet binasının (Hotel des Villes) bulunduğu bölgede bir kokteyl alabilir ve geceye devam edebilirsiniz.

Üçüncü Gün

Güne Varenne metrosu çıkışından başlayabilirsiniz. Varenne durağı 13. hat üzerindedir. Bu durağı tavsiye etmemin nedeni önemli bulduğum iki adet büyük müzenin tam ortasındaki durak olmasıdır. Gidebileceğiniz önemli müzeler: 1. Napolyon’un mezarı (Musée de L’Armée Invalides) ve Rodin Müzesi‘dir.

Tavsiyem güne ilk olarak Rodin Müzesi’ni gezerek başlamaktır. Çünkü: Napolyon’un mezarının içinde bulunduğu  Ordu Müzesi’ni (Musée de l’Armée) gezmek çok daha fazla vakit almaktadır.

Askeri Müze (Musée de L’Armée Invalides): Normal giriş ücreti 11 euro civarında 12 yaş altı çocuk bileti de ücretsizdir. Daha detaylı bilgi istiyorsanız burayı tıklayabilirsiniz.

Bu müzede çeşitli dönemlerde kullanılan zırhlar, toplar, kılıçlar, tüfekler, at eğerleri… aklınıza gelebilecek her türlü askeri malzeme bulunmaktadır. Diğer askeri müzelerde görebileceğiniz ürünlerden tek farkı ise fransızların ordularını aşırı süsleme alışkanlıkları olmasındandır. İçeride Napolyon’un savaşta giydiği kıyafetler, atların süslerinden askerlerin tüm püsküllerine ve süslerine kadar çok zengin ve göz alıcı bir müzedir.  İçerisi çok büyük olduğu için biraz hızlı gezmeniz de fayda var. İçeride 1. Napolyon’un Mezarı (Tombe de Napoléon 1er) de bulunmaktadır.

Rodin Müzesi (Musée Rodin): Auguste Rodin’in heykel eserlerinin sergilendiği bu müze de aynı zamanda geçici farklı sergilere de yer verilmektedir. Meşhur Düşünen Adam Heykeli ve Aşıklar Heykeli bu müzede sergilenmektedir. Daha detaylı bilgi istiyorsanız burayı tıklayabilirsiniz.

Müzelerden sonra artık Champs Elysées yani eski Elize bahçelerinin olduğu Fransa’nın en büyük ve önemli bulvarına yürüyüşe gidebilirsiniz. Bulvardaki yürüyüğünüz  için  “Arc de triomphe” metro hattından çıkıp meşhur Zafer Anıtı’nı görüp aşağı doğru yürüyebilirsiniz. Çünkü: Zafer Anıtı bulvarların kesişiminin sonunda ve eğimden dolayı biraz yukarı da kalmaktadır.

Zafer Anıtı (Arc de triomphe) saat 10-23 arası açıktır. Ziyaret edilebiliyor olmasına karşın yukarıdan görebileceğiniz pek özel bir manzara bulunmuyor. Yine de sizin tercihiniz.

Dördüncü Gün

Père Lachaise: Paris’in hatta Fransa’nın en ünlü mezarlığıdır. Mezarlık olduğu için giriş ücreti yok. 2011’de ziyaret ettiğimde girişte mezarların ve hangi ailelere ait olduğuna dair bir harita ve broşür veriliyordu. Böylece ulaşmak istediğim bazı yazarlara ve kişilere ait mezarlıkları bulabilmiştim. Umarım bu uygulama hala devam ediyordur ve yararlanabilirsiniz. Balzac ve Yılmaz Güney gibi ünlü kişilerin ve  genelde eski fransız aristokratlarının mezarları bulunmaktadır.. Mezarlıklar sokaklar ile ayrılmış ve genelde çok bakımlıdır. Çok değişik ve süslemeli mezarlar ve hatta küçük şapelleri olan mezarlar görebilirsiniz.

Père Lachaise Paris şehir sınırları içersindedir ve ulaşmak için 2. Ve 3. Metro hatları üzerinde bulunan Père Lachaise metro istasyonundan çıkmanız gerekiyor.

Nissim de Camando: İstanbul’daki Kamando merdivenleri diye anılan İstanbul’da eminönünde olan kıvrımları merdivenleri yapan ailenin Paris’teki evidir. Camando ailesinin Paris’teki evi günümüzde çok güzel bir müze olarak işletilmektedir. İçeride ücretsiz olan (en azından 2011 de öyleydi) audioguide ile mobilyaları ve odaları keşfe çıkabilir; eski Paris tarzında zenginlerin yaşantısına bir göz atabilirsiniz.

Artık Montmartre’a gitmenin vakti geldi. Kırmızı değirmen (Moulin rouge) ve Kutsal Kalp Kilisesi (Sacré Coeur) burada bulunmaktadır.

Moulin Rouge’un girişi ancak akşam yemeğine ya da eğlencesine giderseniz mümkündür. Bu da çok pahalıya denk gelir. O yüzden ilk önce Sacré Coeur ziyaret edilip ardından da Salvador Dali’nin birçok eserinin bulunduğu bu müzeyi ziyaret edebilirsiniz.

EKSTRA

Bir yıllık süre boyunca ziyaret ettiğim ve önerebileceğim başka müzeler de bulunuyor. Görülmesi gereken diğer yerler için önerim sıralamam ise aşağıdaki gibidir.

1)Kafatasları (Catacombres): Paris’in altında bulunan ve sadece küçük bir kısmını ziyaret edebildiğiniz bu alan özellikle salgın hastalıklardan dolayı ölmüş insanların iskeletleri özellikle kafataslarından oluşturulmuş bir alandır. Korkutucu bir izlenimi olsa da Paris’in altında böyle alanların varlığını görmek için güzel bir tercih.

2)Jacquement André Müzesi (Musee jacquemart andré ): Çok büyük ve güzel özel koleksiyonların yapıldığı bir müzedir. 2012’te 9,5 euro gibi bir ücret ödemiştim. Haussmaann caddesi üzerinde bulunuyor (La fayette dükkanlarına yakın).

3)Keşif Sarayı (Palais de la decouverte): 26 yaş altında olduğum için 5 euro giriş ücreti ödemiştim. Aşağıdaki resimlerde göreceğiniz gibi çok farklı sayıda gösteriler ve deneyler bulunuyor. Hepsi ücretsiz ve hepsine katılabilirsiniz.

 4)Luksemburg müzesi ve bahçeleri (Musée du Luxembourg, Jardin du Luxembourg)

 5) Parfüm Müzesi (Fragonard parfumerie): Aynı müze Güney Fransa’da Grasse şehrinde de bulunuyor. Parfüm hakkında deneyim kazanabileceğiniz en doğru adrestir.

6) La Cinematheque Française: Burada güzel sergilere denk gelebilirsiniz. 2011’de Tim Burton hakkında yapılan çok güzel bir sergiyi ziyaret etmiştim.

7) Gaite Lyrique

8) Ulusal Tarih Müzesi (Musée National Histoire): Özellikle çocuklarla ziyaret etmek için çok uygundur.

Metro ve şehir haritaları 

İyi Seyahatler,