Truva

Uyarı 1: Gelibolu’dan çanakkale istikametine giderken yol üzerinde 1 saat kadar uzaklıkta bulunuyor. Harita üzerinde Tevfikiye köyü olarak geçiyor eğer arama motoruna ”Truva ören yeri” ya da ”Tevfikiye Köyü” yazmazsanız yanlış noktaları gösteren sonuçlar alabilirsiniz.

Uyarı 2: Girişte zorunlu araba park ücreti 5 tl alıyorlar. Müze kart geçiyor normal bilet ise 25 Tldir. Kış döneminde akşam 17’e; yaz döneminde ise akşam 19’a kadar açıktır. Burayı gezmek için 2 saat kadar vakit ayırmanızı öneririm.

Girişte sol tarafta büyük Truva Atı maketini, küçük hediyelik dükkanı, bazı sütun parçaları ve lavaboları göreceksiniz. Düz ilerlediğinizde antik şehir turuna başlamış oluyorsunuz. Karşınıza  ilk olarak Pithos bahçesi çıkıyor. Buradaki yazılarda Su sistemi boruları, öğütme taşları ve el değirmenleri hakkında bilgiler verilmiş.

Geziye iki yönden devam edilebilir. Asıl görülmesi gereken sağ tarafınızda kalan tenteli alanda olacağından burayı sona saklamak istedim ve düz ilerledim. Ulaştığım yeni yer ise: Güney Kapısı oldu. Güney Kapısı: Troia’nın VI. döneminde kalan bir alan ve muhtemel ana giriş kapısıdır. Ama görülen sadece kalenin içine doğru giden yoldur.

Burada pek görülmeyen Güney Kulesi ise Doğu Kulesi’ne benzemektedir. Buradaki buluntular ise çoğunlukla dalgalı desenli olarak anılan ve Yunanistan’da görülen çanak çömleklerdir. Dolayısıyla Miken ithali yapmış Truva kentinin uzak ticaretler de bulunmuş olduğu çıkarımına varabiliyoruz. İlerleyince Odeon‘a ve Bouleuterion‘a ulaşıyoruz:

 Odeon:   Oturma platformunun spiral biçimde olmasında da buranın müzikli  gösteriler için yapıldığı belli oluyor. Odeon’un çevresinde çok sayıda yapı bulabilirsiniz. Mesela: Spiral yapının arkasında hamam bulunuyormuş.

Bouleuterion (Belediye Binası): Yaklaşık 70 metre sağ tarafınızda bulunmaktadır.

Düz devam edince, Tapınakların olduğu ”Kutsal Alana” varıyorsunuz.  Kutsal Alan: Bu alan M.Ö. 7. yüzyılın ilk çeyreğinde inşa edilmeye başlanmış. Yerleşim kalıntıları düzeltilmiş ve etrafı bir duvarla çevrilmiştir. Arkaik dönemden kalma sunaklardan meydana gelmiş. Hangi tanrı ya da tanrıçalar için yapıldıkları kesin olarak belirlenmemiş. M.Ö. 3. yüzyıl ortalarında Kutsal Alan, Yukarı Kutsal Alan ve Aşağı Kutsal Alan olmak üzere ikiye ayrılmış. Yeni ve büyük mekanlar yapılmış, mozaiklerle süslemeler yapılmıştır. Mozaikli yapıda dinsel törenler yapılmıştır. Kazılardan edinilen bilgilere göre Semendirek adası, Truva’da kutsal kabul edilmiş. Bu yüzden Kutsal Alanlar da Semendirek adasının görülebileceği bir yere kurulmuştur. Kutsal Alanlara baktıktan sonra düz ilerlemeye devam edin zaten yolda da gördüğünüz Mağara (Cave) işarteini göreceksiniz. Biraz aşağı gidince mağara diye geçen yere aslında Truva’nın  Kaynak Mağarası’na ulaşacaksınız.  Kaynak Mağarası: Mağaranın bir kısmı M.Ö. 3 bin yılına tarihlenmiştir. Aşağı şehirde bulunan  160 metre uzunluğunda ve üç kola ayrılan bir kaynak mağarasadır. Mağaranın içine girilemiyor; sadece parmaklıkların arasından bir bakabiliyorsunuz. Dört adet kuyunun kaynağı da buradan gelmektedir. Artık tamamen geriye yürüyüp Kutsal Alanın oradan sağa doğru ilerleyen yolu takip edebilirsiniz. Burada hemen sağınızda göreceksiniz.

Sarayın bulunduğu bu mekan, kalenin güney ucunda büyük savunma duvarlarının tam üzerinde kalmıştır. Gördüğünüz ise Saray kompleksinin en alt terasıdır. Buradaki taşlar çok dikkatli ve estetik bir biçimde kesilmişlerdir (Testere gibi  tırtıklı yapısından anlaşıldığı gibi). Taşlar harç kullanılmadan ve aralık bırakılmadan Saray binasını inşa etmişlerdir. Buradan yukarıya doğru olan bir iki basamaktan ötürü sarayın ikinci katı da olduğu düşünülmektedir. Maalesef ikinci kattan geriye bir şey günümüze kalmamıştır.

Saray Binası’nın köşesinden dönünce altınızdan geçen ve biraz ilerinizde biten bir rampa (solda) göreceksiniz. Rampanın olduğu bu alanda savunma duvarını da biraz görebilirsiniz. Burası şehrin asıl girişi değildir. Buradaki Truva II kalesi, 2 metre kalındığında bir yangın ile sona ermiştir. Bu kapının sol tarafında efsanevi Priamos Hazine’si bulunmuştur. Priamos Hazinesinin buradan çıkması hem kalenin önemini, hem Truva’nın zenginliğini hem de el sanatlarındaki uslatılığı sergilemiştir.

Günümüzde Truva Gazinesi Moskova ve St. Petersburg’a dağılmıştır.Rampayı solunuza alıp devam edince ise Schliemman Yarması (sağda) diye anılan bir alana ulaşıyorsunuz. Schliemman, Truva Antik kentini bulan ve efsanevi hazineye ulaşabilmek için kenti harap eden kişidir. Kazılarında kentin bulunduğu höyüğün ortasında geçen 40 m genişliğinde ve 17 m. derinliğinde kuzey güney yarması açmıştır. Troia 1 dönemine ait üst tabakadaki önemli kalıntıları kısmen ya da tamamen tahrip etmiştir. Damlar günümüze kadar ulaşmamıştır (ağaç ve dallardan yapılmışlardır)

Hemen ileride  Savunma Duvarı bulunuyor: Ana kaya üzerine kurulmuş ve hafif içeriye doğru eğimli bir yapıdadır. Bu yelkenli yapının içerisinde(solda), Truva zamanına ait ve tamamen korunmuş kerpiç- tuğlalı yapı bulunuyor.

Yolun devamında Kutsal Alan’dan sonra tekrar vadiye ama bakabildiğiniz bir alana Athena Tapınağı alanına ulaşıyoruz. Burası her yıl Tanrıça Athena onuruna düzenlenen şenliklerin merkezi haline gelmiştir. Burada kurbanlar kesilmekte ve yarışmalar yapılmaktaydı.

Truva’da Çektiğim Öteki Fotoğraflar

İyi Seyahatler,