Uyarı 1: Berlin’de gezebileceğiniz tüm müzelerin açık olduğu günler ve açılış kapanış saatlerine burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Berlin, birçok açıdan Almanya’da görebileceğiniz diğer şehirlerle çok benzerlik taşımıyor. Günümüzde, Doğu Berlin ve Batı Berlin arasındaki farklar hala biraz belirgin.
Uyarı 2: İkinci uyarım gece hayatı için olmaktadır.
Eski Doğu Berlin içinde kalan çoğu alanda güzel barlar bulunuyor.
Almanya’nın genelinde gözlemlediğim kadarıyla gece eğlenceleri (Barlar vs) türk mahallelerinde yoğunlaşmıştır. Bu yüzden Kreuzberg‘te çeşitli eğlence mekanları bulunuyor. Eski ve kullanılmayan fabrikalar günümüzde Berlin’deki gece hayatını oluşturuyor. Ostbanhauf’un yakınındaki bazı fabrikaların içinde clublar bulunuyor. Özellikle bir tanesi çok meşhur. Club perşembe akşamından pazartesi sabahına kadar aralıksız gece hayatına devam ediyor. Bu mekana giriş biraz daha zor. Oranienburger strabe’da güzel barlar bulabilirsiniz.
Uyarı 3: Berlin’den Potsdam‘a günübirlik bir gezi yapılabilir. Berlin’den sonra Almanya turu yapmak isterseniz en rahat Hamburg veya Hannover kentlerine geçebilirsiniz.
Hamburg hakkındaki yazımı okumak için burayı tıklayabilirsiniz.
Hannover hakkındaki yazımı okumak için burayı tıklayabilirsiniz.
Birinci Gün
Şehrin göbeğinde nehrin ortasında bulunan küçük bir ada var. Bu adanın adı Müzeler Adasıdır. Çoğu müze, belediye sarayı ve önemli binalar bu yarımada üzerinde bulunuyor. Bu adaya vardıktan sonra müze gezmeye başlanabilir.
Güne tarihimiz açısından da önemli olan Bergama müzesi (Pergamon museum) ile başlanabilir. Hakikaten Berlin’deki en önemli müzedir. Bu müzede rahatlıkla 4 saat kadar vakit geçirebilirsiniz.
Müze ününü, Türkiye’nin antik Bergama kentinden çoğunluğu sökülerek taşınmış olan ve dünya harikaları listesinde olan Artemis Tapınağı’ndan almaktadır.
Artemis tapınağının taşınmasından evvel kalıntıların çoğu çevre yerleşimlerdeki insanlar tarafından eritilerek yapı malzemesi olarak kullanılmıştır. Tapınağın beyaz rengi sizi aldatmasın eskiden renkliymiş. Gezim esnasında geçiçi yıllık bir sergiye rastladım. Bergama’nın eski halini dev bir küre içinde canlandırmışlardı. Umarım en az bu kadar güzel bir sergiyi yakalama fırsatınız olur.
İçeride Yunan, Roma, Babylon, İslam ve Orta Doğu bölümleri bulunuyor. Müze, Artemis Tapınağı’na ilaveten Babil’in ana yolunu, mezopotamya’nın eşsiz heykellerine ve çok daha fazlasına ev sahipliği yapar.
Babil’in 180 metrelik anayolunun 30 metresini taşınabilecek küçük parçalar halinde getirip buraya taşımış ve tekrar birleştirmişler. Diğer ilgimi çeken ise bir çöl sarayı oldu. Çok güzel bir çöl sarayının etkileyici bir kısmını da buraya getirmişler.
Bergama müzesinin çıkışında Berliner Dom‘un bahçesinde oturup bir şeyler yiyebilirsiniz. İçerisini ziyaret etmenize gerek yok ama isterseniz 2012’de 7 euro ödemişti. Şimdi 10 euro civarı olmuştur.
Tarihi ada ziyaretinden sonra Alexandraplatz meydanı‘nı ya da Mitte‘yi gezebilirsiniz.
İkinci Gün
Berlin Duvarı
1961-1989 arasında Doğu Almanya ile Batı Almanya’nın ayrımı için örülmüştü. İki ayrı ideoloji bir duvar. Doğu duvarı insanlar görünsün diye beyaz örülmüştür. Günümüzde bu beyaz duvarın kalıntılarının üzerinde ayrıma ve savaşlara karşı çok sayıda grafiti ve resim bulunuyor. Bu mesaj dolu içerikler günümüzde koruma altındadır.
Duvardan sonra kesinlikle Checkpoint Charlie’ye uğramak gerekir. Buradaki müze Berlin duvarı ile ilgili Berlin’in doğu ve batı geçiş noktasıdır.
Tiergarten (kentin en büyük parkı)
Tiergarten’ı yürüyerek gezmek yarım gün kadar vaktinizi rahatlıkla alacaktır. Burada güzel bir piknik ve müzelere bir ara verilebilir.
Burayı ziyaret etmeden evvel Branderburg Kapısı’nı ziyaret edebilirsiniz.
Branderburg Kapısı (Brandenburger Tor), Berlin’in ikonik simgesidir. Branderburg Kapısı Solda’dır.
Parktaki en önemli heykel ise Zafer sütunu (Siegessaule). Sağdaki resimde görülüyor.
Üçüncü Gün
Charlottenburg Sarayı (Schloss Charlottenburg)
Sarayın diğer adı Belvü Schloss‘tur. Saray Berlin’den biraz uzakta da olsa ziyaret edilmeye kesinlikle değiyor.
Bu saray 1695-1713 yılları arasında yapılmıştır. Girişte ilk Prusya Kraliyet çifti Frederick I ve Sophie Charlotte görülüyor. Üst kat turunda ise Rokoko tarzı (Altın kaplı çok süslü akım) bir giriş bulunuyor. Burada önemli fransız resimleri ve Muhteşem Altın Galeri bulunuyor. Giriş katında aynı zamanda Frederick William II’nin ve Frederick William III’ün süitleri bulunuyor.
Frederick William II’nin kışlık odası neoklasik tarzda üretilmiştir. Aynı zamanda Kraliçe Luise’in yatak odası da neoklasik tarzda döşenmiştir ve K.F. Schinkel tarafından dizayn edilmiştir.
Saray kadar bahçesi de güzeldir. Saray bahçesinde taraça, mozelyum ve köşk bulunmaktadır. Bütün bu alanları yürüyerek gezebilirsiniz.
Ekstra Öneriler
Panorama için Alexandraplatz’a çok yakın adı Berliner Fernsenkturm olan bir televizyon kulesi bulunuyor. Bilet alternatiflerine göz atmak için burayı tıklayabilirsiniz.
19. yüzyıla ait tablolarla ve heykellerle ilgiliyseniz Eski Ulusal Müze’yi (Alte nationalgalerie) ziyaret edebilirsiniz.
Filmlerle ilgileyseniz Filmmuseum Berlin‘i ziyaret edebilirsiniz.
Savaşta zarar görmüş anıt bir kilise ziyaret etmek isterseniz Kaiser Wilhem’s Gedachtniskiche‘i ziyaret edebilirsiniz.
Bazı İlginç Bilgiler
Bazı komunist binalarında hala bombardıman sığınakları bulunmaktadır.
İnsanlar duvarlardan parçalar alarak hınçlarını da almışlar aslında.
Currywust sosunun bile müzesini yapmışlar.
Terk edilmiş gibi duran binaların çoğunu hippiler kullanmaktadır. Eskiden, boş binalara yerleşmişler ve günümüzde binaların değerleri artmış olsa da devlete 20 euro gibi çok sembolik bir kira ödeyerek kullanmaktalar.
Bazı konserlere gitmek sanılandan çok daha kolay. Gittiğim bir etkinlikte Caffé burger adıyla istediğiniz bir burger çeşitini 1 euroya satın alıp konsere girebiliyordunuz.
İyi Seyahatler,